Haber

Enkaz altından 6 gün sonra kurtarılan Ümit Gülçilek, ölen eşinin ölüm belgesini alamıyor.

Antakya’da beş katlı binanın enkazı altında altı gün kaldıktan sonra kurtarılan Ümit Gülçilek, yanında ölen eşi için ölüm belgesi alamıyor. Avukat Tuğçe Yıldız, “Ne diri ne de ölü olduğunu biliyoruz ama vefat ettiğini biliyoruz, bundan eminiz. Cenazenin 6 gündür teyzemle enkaz altında beklediğinden eminiz.” dedi. . Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Yılmaz, “Depremde hayatını kaybedenlerin nüfus kayıtlarından düşülmesi için tanıkların yeterli olması gerektiğini” belirtiyor.

Antakya’da beş katlı bir binada yaşayan Ümit Gülçilek, altı gün boyunca enkaz altında yaşam mücadelesi verdi. Eşi enkaz altındayken gözleri önünde can verdi. Gülçilek, artık hayatta kalabilmesi için gerekli işlemler sırasında eşi adına ölüm belgesi alamadığını söyledi.

Gülçilek, “Evde öyle bir kasvet vardı ki. Bahçeden bir muz aldım, yedim, döndüm, eşime sarılıp yattım. Gece eşim birdenbire kalkıp şöyle dedi: ‘Deprem var’ deyip elimi tuttu.”

“‘NEFES ALAMIYORUM’ DEMİŞTİ EŞİM O ZAMAN MUSTAFA BU SON İSTASYON KELİME-İ ŞAHADET’İ GETİRDİN DEDİM. BİR KEZ İKİNCİ HAYIR GETİRDİ ANLIYORUM EŞİM ORADA ÖLDÜ”

Deprem anında yatak odasının banyosuna sığındıklarını ifade eden Gülçilek, şunları kaydetti:

“Sürekli olmayan bir deprem sandım, saatlerce sürmesini hiç beklemiyordum. Saniyeler içinde yine üzerimize enkaz düştü. Arkamızdan düşen molozlar bizi engelledi. Biz o enkazın ortasında kaldık. Eşime dedim ki, “Sanırım banyo tavanı çöktü.” ‘ dedim. Önümüzde enkaz olduğu için son durak olduğunu tahmin ettim. O sırada eşim ‘nefes alamıyorum’ dedi. “Nefes alamıyorum” dedi eşim, ardından Mustafa, “Burası son durak, sen kelime-i şehâdet getir. Bir kere getirdi, ikincisi yok. Eşimin orada vefat ettiğini anlıyorum. Enkaz nefes almasını zorlaştırıyordu. Eşim 1957 doğumlu, çok genç. Nisan içinde. 66 yaşında olacaktı. Sesini ancak kelime-i şehâdet getirdi, en son o zaman işittim.”

“BANYO DÖKEN DİBİNİ ALDIM, KENDİM İÇİN SU YAPIYORUM, ONLARI YAĞLIYORUM”

Enkaz altında geçirdiği günlerde travma geçirdiğini belirten Gülçilek, “Travma yaşadın teyze” dedi çocuklar. Kendimi kurtarmak için taşlara vururum, okurum ve dua ederim. Sonra babam geldi, rahmetli babam ‘Korkma kızım burası korkulacak bir yer değil’ dedi. Çeşitli şeyler görüyorum. eşime sarılırım çünkü çok soğuk. Enkazın altı o kadar soğuk ki soğuk, karanlık, susuz. Banyoda dökülen deniz taraklarını alıyorum, kendime su yapıyorum, yalıyorum. Nemliydi” dedi.

“SU VER DİYORUM, SU GETİRDİM, SUYA GÜVENİYORUM AMA SU YOK”

6 gün enkaz altında yaşadığı travmalardan örnekler veren Gülçilek, “6 gün. Eniştem geldi. Çok susadım” dedi.

“ÖNCE DAMYAYI TUTALIM” DEDİLER, EŞİMİ ALDILAR, BENİ ARKADAN ÇEKİYORLAR, ÇIKARIP AMBULANSA BIRAKTILAR”

Arama kurtarma ekiplerinin 6. günde kendisine ulaştığını anlatan Gülçilek, “Sonunda sesimi duydular ses verin ses verin diye. AFAD’dan Hakan adında bir çocuk geldi. Seni kurtaracak, Türkiye’den değil dünyanın her yerinden insanlar geldi” ‘Önce amcayı bulalım’ dediler. Eşimi alıp arkadan çektiler ve ambulansa bindirdiler” dedi.

Hastanede tedavi için Antakyalı bir doktorun kendisine geldiğini söyleyen Gülçilek, “Antakyalı mısınız? ‘Evet’ dedim. ‘Ben de İskenderunluyum’ dedi. ‘Ben de İskenderunluyum’ dedi. Genel cerrah olduğunu duyunca yeğenimin genel cerrah olduğunu söyledim, “Sonra beni buldular” dedi.

“EŞİME KIZIMIZA DNA VERİN DEDİK, VERDİ… HABER YOK”

Eşi Mustafa Gülçilek’in bulunması için kızının DNA testi örneklerini yetkili kurumlara verdiğini belirten Gülçiçek, “Eşimin önceki evliliğinden bir kızı var, çocuğum yok. Eşime DNA verin dedik. karısının kızı yaptı. şimdiye kadar hiçbiri haberlerhayır,” dedi.

“GEÇİCİ OTURMAYA GELDİK”

5 katlı evlerinin eski bir bina olduğunu belirten Gülçilek, “Geçici olarak oraya oturmaya geldik. 40 yıllık bir binaydı” dedi.

“GİTECEĞİMİ HİÇ DÜŞÜNMÜYORDUM”

Enkaz altından sağ çıkabileceğini düşünmediğini vurgulayan Gülçilek, “Hayatta kalacağımı hiç düşünmemiştim. Salonun penceresinden sesleniyorum, kurtar beni, karımı kurtar, o deprem her yerde olmasına rağmen.”

“KEŞKE EŞİM OLSA İSTİYORUM”

Eşinin arabasının da enkaz altında olduğunu ifade eden Gülçilek, “Akşam misafir olarak geldik yer bulamamış, buraya koyup sabah çekerim dedi. Madem öyle. gün, ne eşim var ne de arabamız.Aracın plakasını bulduk ve arabamız yok.

“YILLAR SONRA ANTAKYA’YA GİTTİK, 2 YIL OLDU”

Marmara depremi sırasında Bursa’da yaşadıklarını belirten Gülçilek, şöyle devam etti:

“36 yıl Bursa’da yaşadık. Yıllar sonra kalkıp Antakya’ya gittik. Henüz 2 yıl oldu. Babamdan kalma bir apartman dairemiz vardı. İşte depremin olduğu yer. O büyük depremi yaşadık. Bursa’da.Marmara depreminde evimizde çizik yoktu.Ona aldandım.Ben bu depremi geçici olarak düşünüyordum. Beni yanılttı, bu yüzden dışarı çıkmayı düşünemedim. Belki biz kaçsaydık eşim hayatta kalırdı.”

“ÜÇÜNCÜYÜM”

Enkaz altında 6 gün boyunca en çok suya ihtiyacı olduğunu anlatan Gülçilek, “Su büyük nimet. su istedim.Çalıştım.Yutuyordum.Aslında AFAD’daki çocuğa dedim ki lütfen su,su,su…” dedi.

“ÇOK GÜZEL BİR HAYATIMIZ OLDU, BİRLİKTE ÇOK KEYİFLİ OLDU”

Bölgenin düzelmesi halinde Arsuz’da yaşayacağını söyleyen Gülçilek, “Şimdi oraya gidip yeniden yaşamayı düşünüyorum ama eşim olmadan nasıl yaşarım bilmiyorum. çok hoş bir ilişki.”

“ARAMA VE KURTARMA GRUPLARININ OCAĞINA NE YAPTIKLARI, DEĞİŞTİRİLEBİLİR Mİ OLDU VE BAĞIĞIN YAKININA GÖMÜLDÜ Mİ, NUMUNE ALINDI MI, KAYIT OLMADI MI SÖZ KONUSUDUR”

Avukat Tuğçe Yıldız, Gülçilek’in eşinin kendisine ait mal varlığına ulaşamadığını belirterek, ölüm belgesi alamadıklarını açıkladı. Tuğçe Yıldız, depremin 6. gününde Ümit Gülçilek’ten haber aldıklarını belirterek, şunları söyledi:

“Bize bir formda ulaşıyorlar teyzemin yaşadığını öğrendik. Şimdi çok sıkıntı var ama bu işin manevi kaybı gibi problemler yaşıyoruz acı boyutu çok yüksek ama bir noktadan sonra insanoğlu hayatlarına bakmak lazım ne yazık ki eniştemin cenazesine yetişemedik o da sağ çıkmadı ama teyzem onunla birlikte enkaz altında bulunduğundan ve ilkinde orada öldüğünden emin. Ancak arama kurtarma ekiplerinin cesede ne yaptığına, yerinden çıkarılıp gömüldüğüne, enkazın yanına mı gömüldüğüne, numune olup olmadığına dair bir kayıt yok.”

“HAKKINDA VE ÖLÜM YOK”

Avukat Tuğçe Yıldız, Ümit Gülçiçek’in yaşadığı hukuki zorlukları şöyle anlattı:

“Ne diri ne de ölü ama vefat ettiğini biliyoruz, bundan eminiz. Cenazenin teyzemle birlikte 6 gün cansız bir şekilde enkaz altında beklediğinden eminiz. Cesede bir türlü ulaşamıyoruz. .

“MOBİLYA OLMADIĞI VE CENAZE OLMADIĞI İÇİN ÖLÜ KAYDI OLMADIĞI İÇİN SORUŞTURMA BELGESİNİ ÇIKARAMIYORUZ”

Merhumun adına kayıtlı malvarlığı vardır. Teyzemin durumu yeterli, hesaplarında ortak paraları var. Kayınbiraderim adına açılan hesaplarda para var. Bir noktadan sonra bireysel ihtiyaçlarını kendi başına karşılamak ister. Bu noktada banka kayıtlarına ulaşabilmesi için taşınmazların tüm süreçlerini takip edebilmesi için mirasçılık belgesine ihtiyacı vardır. Miras belgesi. Ancak cenaze olmadığı için miras belgelerini düzenleyemiyoruz, cenaze olmadığı için de ölüm kaydı yok. Malın mülki amirinden ölüm karinesi dediğimiz kanun kararı var, malın mülki idare amirinin emriyle çalıştırılmasını ve ölüm siciline girilmesini talep ettik, olumlu bir sonuç çıkmadı. veya şu anda olumsuz yanıt. Bu ölüm kayıtlarının bir an önce girilmesi gerekiyor çünkü insanların rutin hayatlarına dönmeleri gerekiyor.

“CİDDİ BİR DURUM VAR”

Şu anda çok önemli bir belirsizlik var. Bu işin bir sonraki aşaması gaiplik davası ve kayıp davasında belli süreler var, ilan vermek gerekiyor, yargılama gerektiren durumlar, Türkiye’de bir yargılamanın en az 1 yıl sürdüğünü düşünürsek.. .

“HER TÜRLÜ VARLIK ÜZERİNDE HAK TALEP ETMESİ İÇİN MİRAS BELGESİNE İHTİYACI VAR”

Maalesef böyle bir durum var. Ölüm karinesinin kullanılması gerektiğini düşünüyoruz. Otomobil, konut, banka kayıtları, aklınıza gelebilecek her türlü mülkte hak iddia edebilmek için miras belgesine ihtiyaç duyar.”

HATAY TIP BAŞKANI YILMAZ: “YAKINLARIN ŞAHİTLERİNE GÖRE DEPOZİTO BELGESİ ALINACAK”

Hatay Tabip Odası Başkanı Sevdar Yılmaz, Ümit Gülçiçek’in yaşadığına benzer bir olaya tanık olduklarını anlatarak, “Bu konuyla ilgili bir ön açıklama yapmak istiyorum. Aile Sağlığı Merkezimizde görev yapan doktor arkadaşımız sesini duyabiliyordu. İlk 2 gün enkaz altından gelen ses ‘İyiyim, yaram yok kurtar beni’ diyordu. Kızının da sesi duyuldu.İlk iki gün arama kurtarma çalışmaları yapılamayınca yangın çıktı ve üçüncü gün ses kesildi.Enkazın tamamının kaldırılmasına rağmen cenazesi çıkarılamadı. Enkazda bulundu.Kızının veya kızının cesedine ulaşamadık.Onun da bu konuda ciddi sorunları vardı,mahkemelere başvurmak zorunda kaldı.Adına herhangi bir yasal işlem başlatamadım.Aynı şekilde 85 tane daha olduğunu biliyoruz. Rönesans Residence’ta insanlar enkaz altında kaldı ve en azından oradaki görgü tanıklarına göre çıkarılamadı” dedi.

Bu tür durumlar için hayatını kaybeden vatandaşların yakınlarının ifadelerinin esas alınabileceğini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

“ÖLÜM BELGESİNİ ALACAK EN YAKIN YAKINLARIN ŞAHİTLERİNE KARŞI ÇIKMAK”

“Bunlar nasıl çözülecek? Hukuk bu insanları mağdur etmemek için adliyenin o dağınık koridorlarında boğmadan, sorun haline getirmeden ispat etmesi gerektiğini, olaya karışan şahısların ifadeleriyle ispat etmesi gerekiyor.” O gün oradaydı.O enkazın başında sadece eşi değil komşuları ve yakın arkadaşları da vardı.Birçok kişi gitti konuştu ve sonra sesinin kesildiğini biliyoruz.Bu kişilerin ifadeleri ile bu sorun aslında çok kolay çözülebilir.oradaki komşu ve akrabalarının ifadeleri ile bu kişiler nüfustan düşülebilir.sağ kalan aile bireylerinin hukuki sorunu bu şekilde çözülebilir.ölüm belgesi alabilmek için onların nüfustan kayıtlar düşürülmeli ve onlar adına yasal işlem yapılabilmesi için tanıklıklar yeterli hale getirilmelidir.”

SES ÜYESİ KANATLI: “NASIL İLK DEFA ‘İKİ İMZA İLE AL’ DEDİLER SONRA KABUL EDERİZ, BİR ANALİZ ÖRNEĞİ GETİRİRLER”

Sağlık Çalışanları Sendikası üyesi Ali Kanatlı, Ümit Gülçilek’in içinde bulunduğu durumla ilgili şunları söyledi:

“Depremin ilk gününü anlatayım. Doktor olduğum için hızlıca hastaneye koştum. Hastanede çok sayıda ölüm oldu ve o sırada savcılarla birlikte ölülerin fotoğraflarını çekiyorduk. nüfus) ve sonra belgeleri yazıp veriyorduk. Ancak bunlar elektronik ortama gitmiyordu. Kıymetli olan elektronik ortama atılmasıydı. “Hepsi düştü mü bilmiyorum. O kadar ölüydü ki köylülerimiz ve yerlilerimiz ölüleri gömmek istediler. Aslında orada da bir sorun var. ‘İki imzayla gömün’ denildi.

“ULAŞILAMAYAN VE REDDEDİLEN KİŞİLERLE İLGİLİ ACİL BİR MAHKEME DAİRESİ OLUŞTURULMALI VE BU ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE SONUÇLANDIRILMALIDIR”

İki imzalı Bury pek çok şeyi açıklayabilir. Ölüsünü iki imza ile gömen yapılar, o cenazenin beyanını kabul ediyorsa, bu kayıp kişiler de bu haliyle kabul etmelidir. Kendi yarattığı bir sistemdir. ‘Tamam, bunu gömdüm’ derse, o zaman ne olacak, bu kayıplar nüfustan silinecek. Kayıp dediğimiz bu bölgeyi terk edenler değil, yeri belli olan, orada ölenler… Biliyoruz ki bazı binalarda cesetlere ulaşılamadı, muhtemelen parçalanmış, yananlar var. Ulaşılamayan, nüfusu azaltılmayan bu tip kişilerle ilgili ivedilikle farklı bir mahkeme bölümü oluşturulmalı ve bu çok hızlı bir şekilde sonuçlandırılmalıdır.

“ÖĞRENCİYİM, ANNEM BABAM ÖLDÜ, MAAŞLARINI ALAMADIM, AÇIĞIM, ÖLÜM BELGESİ YOK”

Bir örnek vereyim; Bize başvuran bir genç vardı. ‘Ben öğrenciyim, annem ve babam vefat etti, maaşlarını alamıyorum, açığım, ölüm belgesi yok’ dedi. Keşke kaydetseydik, yaralılarla uğraşıyorduk. Genç adamın durumu inanılmaz derecede dramatik. Annesinin babasının emekli maaşı var ve o maaşı almıyor. Bu öğrenci üniversitede okuyacak. ‘Ben ne yapacağım? Babası nüfustan, annesi nüfustan düşmediği için ikisinin de maaşı vardı, nüfustan düşmedikleri için diri sanılıyorlar, bu çocuk canlı göründüğü için maalesef para almıyor. Çocuk evini kaybetmiş, geleceğini kaybediyor. Bu durumda olan çok insanla karşılaştık ama kayıt altına alamadık.

“BİZ KABUL ETTİKTEN SONRA İLK ‘İKİ İMZA İLE AL’ DEDİLERSE NASIL BÖYLE BİR DEĞERLENDİRME GETİREBİLİRLER?”

Çok acil analiz edilmesi gereken bir konu, uzatmaya bırakılırsa Türkiye’de 2-3 yıl sürer. Önce ‘iki imzayla gömün’ dedikleri gibi, sonra kabul ederiz, bunun için emsal analiz getirsinler, yoksa mahkemeye götürülecekse çok çabuk, bir ay içinde sonuçlanır. . Çünkü bu acil bir durum, hayati bir durum, ölen bir kişinin dış görünüşü ciddi bir sorun çünkü hayatta kalanlar yaşamlarına devam etmek zorunda.”

İHD BAŞKANI SALMANOĞLU: “HÜKÜMETİN GÖREVLERİNDEN BİRİ DE SARSMADA HAYATINI KAYBEDEN KİŞİNİN CESETİNİ BULMAKTIR”

İnsan Hakları Derneği Hatay Şube Başkanı Mürsel Tonguç Salmanoğlu, bu olayların bir mülkiyet hakkı ihlali olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremi sonucunda birçok hak ihlali yaşandı. Biz de böyle duyumlar aldık ama maalesef yerel ölçekte sıkıntılarımız var. Eş, çocuk veya birinci derece yakının kaybı esasen “Ayrıca cenazesine ilişkin işlemleri yürütememek, kişilik haklarından yararlanamamak, bunlar doğrudan mülkiyet hakkının ihlalidir. Bunun için yasal bir süreç gerekiyor. Bugün devletin yükümlülüklerinden biri de depremde hayatını kaybeden kişinin cenazesini bulmak ama devlet onu bile yapamıyor…”

Kaynak: ANKA / Günümüz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu